Ermenistan mutfağı lezzet yazımızın son durağı olacak. Ermeni mutfağı sözü beni çocukluğuma; rahmetli anneannemlerin İstanbul Bostancı’daki komşusu; genellikle sonradan almış olduğu Türkçe adı Meryem’i kullanan Ermeni Nora ninemin mis gibi kokan “Havidz”lerine götürdü. Anneannem ve Meryem ninem, yarış halinde birbirlerine özel yemeklerini ikram ederlerdi. Yaz tatili ve bayramlarda anneannemlere gittiğimden, Ermeni mutfağının lezzetleriyle çocuk yaşta tanışmıştım. Her kapı çalışta çocukça bir heyecanla, acaba Meryem teyzem yine buram buram tarçın kokan “havidz” mi , yoksa “topik’’ mi getirdi diye fırlardım kapıya.
Bugün bile süt, şeker ve unun kavrulup fırında nar gibi kızartılıp, üzerine tarçın dökülerek yapılan tatlının, ısırıldığı zaman ağıza dökülen o ağdalı, ılık, ılık, tarçınlı lezzeti damağımda. Tarçın Ermeni mutfağında çok kullanılan bir baharat. Sadece tatlılarda değil, mezelerinde ve kıymalı böreklerinde bile kullanılıyor. Kayısılı ve bademli pilavları ise düğün sofralarının vazgeçilmezi. Ermeni mutfağının olmazsa olmazı ise meşhur “topik’’leri . Topik, haşlanmış patates, nohut ve soğan püre haline getirildikten sonra, içine tahin, tarçın, karabiber, şeker, fıstık, biraz da tuz konularak yoğrulup, bir top büyüklüğündeki yumakların dikdörtgen şeklinde açılması, arasına yine soğan konularak bohça şeklinde kapatılıp, üzerine tarçın serpilmesiyle hazırlanıyor.
Çocukluk anılarımı süsleyen bu özgün tadların dışında, Ermeni sofralarının midye, uskumru ve dalak dolmaları pek meşhur. Dalağın dolması mı olurmuş demeyin. Ciddi ciddi dalağın ortası dikkatlice kesilip, içine dolmalık iç hazırlanıp dolduruluyor ve suda pişirilip, sonrasında sudan çıkarılıp, dilimlenip, yumurta ve una bulanıp kızgın yağda kızartılıyor. Oldukça zahmetli ama bir o kadar da leziz. Ayrıca sizlere Tahuki Tovmasyan’ın “sofranız Şen olsun” kitabında yazdığı “Jam kapısı’’ adlı sütlü bir tatlıdan bahsetmek istiyorum. Ermenice “Jam” kilise demek, “Jam kapısı” “kilise kapısı” diyor Tovmasyan. Tatlının adının da; fakirlere kilise kapısında tatlı dağıtılmasından almış olabileceğini söylüyor. Yazdığına göre Ermenilerin bu sütlü tatlısı bizim muhallebi gibi yapılıyor. Tek farkı piştikten ve soğutulduktan sonra, üzerine soğuk süt ve gülsuyu döküldükten sonra pudra şekeri de ilave edilerek yenilmesi. Anlattığı bir çok lezzetler arasında, tavuk eti, iç pilav ve yufkayla hazırlanan Çullama’nın, ister bir, ister dört, beş yumurtayla yapılan hamurların kesile kesile dantel gibi işlenmiş şekliyle kızartılıp, şerbetlenip ve cevizle servis edilen “Petaluda”nın kendisinde iz bırakan tadlardan olduğunu söylüyor. “Kimi evde yemek, yaşamak için yenir. Kimi evde yemek için yaşanır. Bizim evde ise sofra muhabbet için kurulur, yine muhabbetle kaldırılırdı” diyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder